Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
2021/944 E. , 2023/62 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/685 E., 2021/1103 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulüne, davanın reddine
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti, men'i ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının 23.08.2008 ilâ 15.11.2012 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, askerlik hizmetini ifa edeceği gerekçesiyle işinden ayrılan davalının daha sonra HAG Teknoloji unvanlı bir işletme açtığını, davalının müvekkilinin geliştirdiği yazılımların birebir aynısını pazarladığını ve müvekkiline ait birçok materyali izinsiz kullandığını, internet sitesinin müvekkilinin internet sitesinden iktibas edilerek hazırlandığını, davalının internet sitesinde müvekkilinin müşterilerini kendi müşterisi gibi göstermekte olduğunu, davalının geliştirdiğini iddia ettiği EHSCore isimli yazılımın müvekkilinin geliştirdiği İSGPro isimli yazılımın aynısı olduğunu, davalının müvekkili şirkette çalıştığı dönemde elde ettiği bir kısım verileri reklam ve tanıtımlarında kullanmakta olduğunu, davalının bu eylemlerinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 55/1-c-d maddesi gereğince haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca davalının sektörde tanınabilir hâle gelmek adına geliştirdiğini iddia ettiği yazılımı son derece cüzi bedelle pazarlamaya çalıştığını ve bu eyleminin ise TTK 55/1-a maddesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek haksız rekabetin tespitine, davalının bu eylemleri yapmaktan men edilmesine, hükmün ilanına, yargılama sırasında ortaya çıkacak gerçek zarar miktarına ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafça sözü edilen internet sitesi faaliyetlerinibn HAG Teknoloji ticari işletmesi altında yürütülmekte olduğunu, müvekkilinin askerlik dönüşü bu şirketi kurmadığını, bu süreçte bir bankada iki yıla yakın bir süre yazılım mühendisi olarak çalıştığını, şirketin üç yıla yakın bir süre sonra kurulduğunu, dolayısıyla müvekkilinin iş deneyiminin davacının tahmin ettiğinden farklı derinlikte ve davacının iş ilişkisiyle ilgili olmadığını, müvekkili işletme yetkililerinin kendi becerileri ve çalışmaları sonucunda EHSCore yazılımını oluşturduklarını, internet sitesindeki birebir aynı olduğu iddia edilen ifadelerin her internet sitesinde bulunan başlıklar olduğunu, müvekkilinin yalnızca çalıştığı müşterilere yer verecek şekilde kendi faaliyetleri kapsamında bir internet sitesi hazırladığını, tazminata dayanak bir zararın kanıtlanamadığını, böyle bir zararın mevcut olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.03.2018 tarihli ve 2016/226 Esas, 2018/168 Karar sayılı kararıyla; davalının davacı ile aynı sektörde benzer bir işletme çalıştırdığı, ancak üretimi ve geliştirmesi aynı olmayan bir program üzerinden piyasaya hitap ettiği, taraflar arasında birlikte çalıştıkları dönemde şirket bünyesinde çalıştığı süre zarfında öğrenmiş olduğu sır niteliğindeki bilgileri başkalarına açıklamaması ya da başka bir firmada çalışması durumunda müeyyide uygulanacağına dair bir sözleşme imzalamadıkları, davacının üretimini yaptığı program üzerinde davalının işten ayrıldığı tarihte hak sahipliğinin de bulunmadığı, aradan geçen uzun zamanda davalının tecrübelerini kendi işine aktarmasında hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı, hukuka aykırılık ve rekabet ihlaline ilişkin inandırıcı bir delilin de dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi 23.01.2020 tarihli ve 2018/1079 Esas, 2020/78 Karar sayılı kararı ile; davacı iddialarının doğru olduğu kabul edilse dahi, davalıya isnat edilen eylemlerin TTK'nın 55/1-c-d maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira davalının kendisine emanet edilmiş bir iş ürününden yetkisiz yararlandığı veya iş ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp yararlandığı ileri sürülmediği gibi, davacı iddiaları doğrultusunda üretim veya iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmesi, gizlice ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmesinin de söz konusu olmadığı, ancak davacının iddiası davalının davacı işyerinde çalıştığı sürede elde ettiği bir takım bilgileri kendi yazılımında kullandığı ve davacı yazılımı ile birebir aynı yazılımı oluşturup bu şekilde iktibas yaratıldığı yönünde olup bu iddiaların TTK’nın 55/1-a-4 maddesi uyarınca yapılan değerlendirmesinde davalı ve davacının programlarının işleyişi, genel algoritması ve modülleri çok benzer olmakla birlikte programların özünü oluşturan ve kopyacılığın sınırlarını belirleyen kodların tamamen aynı olmadığı, fikir ve akış diyagramlarının aynı olduğu, davalının ilgili projeyi farklı bir kod mantığı ile tekrar yazmış olduğu, davalının internet sitesinde verilen hizmetten söz edilirken ekip üyelerinin hizmetlerinden söz edildiği, davalının firmasının hizmetinden söz edilmediği, salt davalının davacı şirkette çalıştığı dönemde elde ettiği bir kısım verileri kendi yazılımlarında, internet sitesinde ve reklam broşürlerinde kullanmış olmasının haksız rekabet eylemine neden olmayacağı, zira davacı işi gereği bu teknik bilgilere sahip bir mühendis olup bu bilgileri kullanmamasının düşünülemeyeceği, davalının yazılımının davacı yazılımları ile karışıklığa veya karıştırılmaya yol açması da söz konusu olmadığına göre somut olayda bu maddenin koşullarının da oluşmadığı, bu itibarla gerekçe yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.02.2021 tarihli ve 2020/1506 Esas, 2021/1247 Karar sayılı kararı ile; "1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen hususlar dışında, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, sonlandırılması ve maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalının ürettiği ‘’EHSCore’’ isimli iş sağlığı ve güvenliği programının, davacının önceden ürettiği ‘’İSGPro’’ isimli iş sağlığı ve güvenliği programına benzediğini, davacı programında kullanılan modüllerin, ara yüzlerinin bire bir davalı yazılımında kullanıldığı ve ayrıca davalının internet sitesinde kendi müşterisi gibi gösterdiği şirketlerin aslında davacının müşterileri olduğunu ileri sürmüş, ilk derece mahkemesince, bilirkişi raporuyla programda tespit edilen benzerlikler olsa da programların farklı programlama dilinde, farklı yazılım kodlarıyla yazıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bölge adliye mahkemesince ise, davacının gerekçe yönünden istinaf istemleri kabul edilmiş ancak taraflara ait iş sağlığı ve güvenliği programlarının genel algoritması, modüllerinde benzerlik olduğu, fikir ve akış diyagramlarının aynı olduğu ancak davalının ilgili projeyi farklı bir kod mantığı ile tekrar yazmış olduğu, davalı web sitesinde verilen hizmetten söz edilirken davacı firmanın hizmetinden söz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK'nın 54. maddesinde belirtildiği üzere, haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Kanunun “dürüstük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar” başlığı altında haksız rekabet hallerinin örnek mahiyetinde sayıldığı bu bağlamda, TTK ve 55-b.a.4’de “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”; aynı madde ve fıkranın b.1-a hükmünde ise “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,” hali haksız rekabet teşkil eden eylemlerden sayılmıştır.
Dosyaya kazandırılan 26.01.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davalının programındaki ‘’uygulama modül’’ isimlerinin davacının önceden üretip pazarladığı programdaki isimlere benzer olduğu, programların çalışma mantıkları ve kullanıcı ara yüzlerinin benzer olduğu, ‘’Düzenleyici ve Önleyici Faaliyet’’ modülü ve bu modülde kullanılan formlardaki ifadelerin aynı olduğu, örnek formül olarak gösterilen ‘’Risk=olasılık * şiddetin karesi’’ formülünün aynı olduğu, ‘’Tanımlar’’ modülündeki alt modül isimlerinin aynı olduğu, ‘’Muayeneler’’ modülündeki veri girişlerinin aynı olduğu, programların farklı programlama dilinde, farklı yazılım kodlarıyla yazıldığı ve programların klasörleme mantıklarının farklı olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi raporundaki tespitler göz önüne alındığında, davalıya ait EHSCore adlı program ile davacıya ait İSGPro isimli programın aynı çalışma mantığında üretildiği, fikir ve sanat eseri olan yazılımın bizatihi kendisinin benzer olmadığı ancak eserin sergilenme biçimi itibariyle programların benzer olduğu, bu hali ile davalının eylemlerinin 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-4 maddesinde yerini bulan başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak şeklindeki haksız rekabet halini oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, bu yönler itibariyle haksız rekabet oluştuğu kabul edilerek neticesine göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Davacı, davalıya ait internet sitesinde "hakkımızda" bölümündeki ‘’Ekibimiz geçmişteki Pfizer Türkiye, Abdi ... ve Thy gibi büyük şirketler ile yürütülen İSG Yazılımı Projelerindeki deneyimlerini DEBİS projesinde birleştirmiştir.’’şeklindeki ifadelerin, davacının müşterilerinin davalının müşterisiymiş gibi anlaşılacağı gerekçesiyle haksız rekabet oluşturduğu iddiasında bulunmuştur. 6102 sayılı TTK’nın haksız rekabete ilişkin 54. ve devamı maddelerin doğrudan davacının iddiasına isabet eden haller belirtilmemiş olsa da, yukarıda belirtildiği gibi 55. maddedeki haksız rekabet halleri örnek kabilinden sayılmış olup, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı her türlü davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı olup haksız rekabet halini oluşturacaktır. Davalının internet sitesindeki kullanılan ifadeler davalının ekibinin davacının dava dışı şirketlerle gerçekleştirdiği iş sağlığı ve güvenliği projelerinin davacıya ait bağımsız faaliyetler olarak sunulmasına ilişkindir. Oysa davalı, dava dışı şirketlerle yürütülen iş sağlığı ve güvenliği yazılımı faaliyetlerine davacı şirkette sigortalı çalışan olduğu dönemde iştirak etmiş olup, bu hali ile davalının eyleminin davacı şirkete ait iş tecrübelerinin davalıya mal edilmesi sonucunu doğuracak nitelikte olduğu ve bu durumun rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı bir ticari uygulama olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda davacının işbu eyleminin de davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğunun kabul edilip neticesine göre karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır..." şeklindeki gerekçeyle karar bozularak dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; bilirkişi incelemesi neticesinde davacının programları ile davalının programının kodlarının farklı olduklarının belirlendiği, davacının iki ayrı program kullanır iken davalının davalı yazılımının hem iş güvenliği uzmanları ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinde (OSGB) hem de işyeri hekimlerine bir arada hizmet verebilmekte olduğu, davacının ise iş güvenliği ve hekimler için iki ayrı ayrı yazılım programlarının olduğu, risk=olasılıkxşiddet karesi formülünün risk hesaplama formülü olduğu, bu formülün davacıya ait olmadığı gibi davalıya da ait olmadığı, Avrupa Birliği Müktesebatı ile uyum çalışmaları kapsamında 21 adet iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin yayınlandığı, tüm yönetmeliklerde "İşverene Risk Değerlendirme Yükümlülüğü" getirildiği, riskin gerçekleşme oranının Risk=olasılıkxşiddet hesaplamasıyla yapıldığı ve iş güvenliği uygulamasında L tipi Matris Metodu olarak adlandırıldığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinin 5 inci maddesi uyarınca iş güvenliği riskleri, meslek hastalıkları, alınacak önlemler standart başlıkların kullanılmasının iş mevzuatı ile belirlenen zorunluluklardan kaynaklandığı, her iki yanın programı iş güvenliği ve risk yönetimine ait olduğundan modüllerin de zorunlu olarak aynı olduğu, davaya konu program iş güvenliği programı olduğundan doğal olarak modül adlarının aynı olacağı, riskin aynı şekilde tanımlanacağı, benzer veya aynı formüller kullanılacağı, tanımlanan riske göre de alınabilecek önlem modüllerinin de aynı adı taşıyacağı, davalının davacının ürettiği programın yazılım mühendisi olduğu gözetildiğinde kendisine emanet edilmiş bir iş ürününden yetkisiz yararlandığı veya iş ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp yararlandığı ileri sürülmediği gibi davacı iddiaları doğrultusunda üretim veya iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmesinin ve gizlice ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmesinin de söz konusu olmadığı, teknik inceleme sonucu kopyalama sayılabilecek bir eylem bulunmadığından yeniden yazılmış davalı programının TTK’nın 55/1-a-4 maddesindeki haksız rekabet hâli kapsamı içerisinde bulunmadığı, davacının ürününün İSGPro, davalının ürününün EHSCore adıyla pazarlandığı, söz konusu ürün üzerinde davacının haklı olarak kullandığı tanıtma vasıtalarıyla iltibas oluşturacak şekilde işaret ve benzeri tanıtma vasıtalarını kullandığının belirlenemediği, bu sebeple yazılımı üretip piyasaya sunan davalının eyleminin aldatıcı hareket ve hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir hareket olarak nitelendirilemeyeceği, TTK’nın 55 inci madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere karıştırılmanın dış görünüş ve duyuruş bağlamında olduğu, iç benzerlikten doğan karıştırılmanın hüküm kapsamında olmadığı, davalının bilgileri haksız olarak elde etmediği, kopyalama mevcut olmadığından haksız rekabet unsurlarının somut olayda bulunmadığı, davalının internet sitesinde davacının kendi müşterisi olduğunu belirttiği firmalara verilen hizmetten söz edilirken ekip üyelerinin hizmetinden söz edildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun geneli ile sonuç kısmının çelişkili olduğunu, raporda iddialarını destekler bir çok tespitin bulunduğunu, raporda öz olarak davalı yazılımının özgün olmadığının ve müvekkili şirkette çalıştığı süreçte elde ettiği verileri yazılımında kullandığının teyit edildiğini, ancak sonuç kısmının bu tespitlere aykırı olduğunu, bilirkişilerin sonuç ve kanaat kısmında farklı sonuca ulaşmalarının nedeninin sadece kaynak kodları özelinde hukuksal değerlendirme yapma çabalarının bir ürünü olduğunu, ayrıca raporda davalının verilerin bir kısmının birebir aynen kullanmakla birlikte bir kısım verileri değiştirdiğinin ifade edildiğini, esasen doğal olanın da bu olduğunu, zira gelişen teknoloji, artan ihtiyaçlar vs hususları nazara alındığında birebir iktibasın mantıklı olmayacağını, bilirkişi heyetince veritabanı yapılarının incelenmediğini, anlaşıldığı kadarıyla sadece ara yüzler ve kaynak kodları üzerinden değerlendirme yapıldığını, oysa veritabanlarının incelenmesi sonucu davalının yaptığı iktibasın hem niteliksel hem niceliksel boyutunun kolaylıkla görülebileceğini, davalının her iki projede de çalıştığını, davalının ISGPro projesinde çalıştığına dair Pfizer Sözleşmesini sunduklarını, sözleşmenin üçüncü sayfasındaki 3.7 nci maddesinde davalının bu projede yazılım mühendisi sıfatıyla görevlendirildiğinin belirtildiğini, bir kısım iddialarının ise bilirkişi raporunda tartışılmadığı gibi mahkemece de dikkate alınmadığını, davalının internet sitesinde hâlihazırda müvekkili müşterisi bir kısım şirketlerin isimlerini zikretmekte ve kendi müşterisiymiş gibi algı oluşturmakta olduğunu, yine müvekkilinin müşterisi olan Pfizer Türkiye firmasına ait bir kısım özel bilgileri internet sitesinde ve tanıtım videosunda kullanmakta olduğunu, müvekkilinin davalı ile rekabet etmeme ve elde ettiği ilgileri üçüncü kişilerle paylaşmama sözleşmesi imzalamamış olmasının taleplerinin kabulü için olmazsa olmaz bir unsur olmadığını, işçinin üretim ve iş sırlarını saklama yükümlülüğünün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 396/son maddesinde düzenlendiğini, ayrıca müvekkili yazılımlarının patentlerinin alınmamış olmasının da davalının elde ettiği verileri mutlak şekilde kullanabileceği anlamına gelmediğini, davalı eylemlerinin TTK 55/1-c-d maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek direnme kararını temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalıya ait EHSCore adlı program ile davacıya ait İSGPro isimli program arasındaki benzerliklerin TTK’nın 55/1-a-4 maddesi kapsamında, yine davalıya ait internet sitesindeki birlikte çalışma tecrübelerine sahip olunduğu belirtilen ve aynı zamanda davacı müşterileri olan dava dışı şirketlerle ilgili açıklamanın aldatıcı yahut dürüstlük kuralına aykırı bir ticari uygulama anlamında haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Ticaret Kanunu'nun haksız rekabete ve somut uyuşmazlığa ilişkin hükümleri aşağıdaki şekildedir;
"Madde 54: (1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.
(2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır."
"MADDE 55- (1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
a) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;
1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,
2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek,
3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak,
4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,
6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur,
7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak,
8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak,
9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak,
10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,
11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak,
12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak.
b) Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle;
1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek,
2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak,
3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek,
4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek.
c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle;
1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak,
2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak,
3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.
d) Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
e) İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.
f) Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine;
1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya
2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur."
"MADDE 56- (1) Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.
(2) Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de birinci fıkradaki davaları açabilirler, ancak araçların ve malların imhasını isteyemezler.
(3) Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler.
(4) Bir kimse aleyhine birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri gereğince verilmiş olan hüküm, haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan kişiler hakkında da icra olunur."
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü 2709 sayılı T.C. Anayasası’nın 48/1 inci maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestîsi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir.
3. Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2 nci maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 350).
4. Türk Ticaret Kanunu'nda haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda TTK’nın 54/1 inci maddesinde haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacının “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olduğu belirtildikten sonra; aynı Kanun'un 54/2 nci maddesinde ise haksız rekabete ilişkin genel ilke “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde belirtilmiştir. Buna göre genel ilke belirlenirken haksız rekabetin varlığı için taraflar arasında rekabet ilişkisinin mevcudiyeti, failin yarar sağlamış olması, failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması aranmamıştır. Bununla birlikte failin kusurlu olması ve haksız rekabete uğrayanın zarar görmüş olması sadece haksız rekabet nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında önem arz etmektedir.
5. Türk Ticaret Kanunu’nun 54 üncü maddesinde haksız rekabetin amacı ve genel ilkesi belirtildikten sonra, aynı Kanun’un 55 inci maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350). Bu çerçevede bir davranış veya uygulamanın haksız rekabet teşkil edip etmediği belirlenirken öncelikle özel hüküm niteliğindeki TTK’nın 55 inci maddesinde sayılan hâllerden birinin var olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu maddede sayılan hâllerden birisi söz konusu ise haksız rekabetin varlığı kabul edilecek, somut davranış veya uygulama bu maddede sayılan haksız rekabet hâllerine tam olarak uymuyorsa veya bu hâllerin kapsamına örnekseme yoluyla dolaylı olarak da dâhil edilemiyorsa, ancak bu takdirde genel hüküm niteliğindeki TTK’nın 54/2 nci maddesinin uygulanması mümkün olacaktır.
6. Bu aşamada uyuşmazlığın kapsamı itibariyle TTK’nın 55/(1)-a-4 maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
7. Türk Ticaret Kanunu'nun 54/(1)-a-4 maddesi gereğince "Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak," haksız rekabet hâllerinden biri olarak belirlenmiştir. Buna göre, kişinin bir başkasının mal veya iş ürününün ya da ticaret unvanı veya markasının aynısını ya da benzerini kendi iş ve faaliyetinde ticari amaçla kullanması, ilgili malı veya iş ürününü piyasaya sunması karıştırılmaya (iltibasa) yol açar ve haksız rekabet teşkil eder. Bu kapsamda karıştırılma, marka ve tasarım gibi her türlü fikri mülkiyet hakkı, başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti, ticari işletmesi veya yine başkasının haklı olarak kullandığı ticaret unvanı, işletme adı, ürün fotoğrafı, internet alan adı, ambalaj, logo, yazılım, kodlama sistemi, ürün kabı gibi iş ve tanıtma vasıtaları üzerinde söz konusu olabilir.
8. Karıştırılmaya neden olan fiillerle gerçekleştirilen haksız rekabet hâli, uygulamada en çok karşılaşılan haksız rekabet hâllerinden biri olup "karıştırılma" ifadesinden maksat; ticari faaliyetlerde bulunan rakiplerin ürünleri, tanıtım vasıtalarını yahut iş mahsulleri gibi değerleri arasındaki benzerliktir. TTK'nın 54/(1)-a-4 maddesine ilişkin gerekçede "karıştırılma" ifadesinin yanıltmayı, kandırmayı veya yanlış algılattırmayı kapsayacak şekilde düzenlendiği belirtilmiştir.
9. Türk Ticaret Kanunu'nun 54/(1)-a-4 maddesinin gerekçesinde karıştırılmanın dış görünüş (tanıtım, takdim-görsellik) ve duyuruş (ses yönünden benzerlik) bağlamında düzenlendiği, iç benzerlikten doğan karıştırılmanın (dışarından görünmeyen işleyiş sistemlerindeki benzerlik gibi) hükmün kapsamı dışında olduğu, iç benzerliğin karıştırılma kavramı ile tanımlanamayacağı, dış görünüm korumasının, takdim, şekil, tasarım ve donanım korumasını olduğu ifade edilmiştir. Başka bir anlatımla TTK'nın 55/(1)-a-4 maddesi kapsamındaki koruma bir tacirin iş mahsulleri yahut faaliyetlerinin nihai tüketiciye sunumu sırasında sahip olduğu dış görünüm, sunum tarzı yahut donanımının işleyişinin nihai müşteri nezdindeki görünümü olup nihai müşteriye/tüketiciye sunulan ürün yahut faaliyetlerin görünümü taklit edilmek suretiyle gerçekleşen fiiller haksız rekabet teşkil etmekle TTK'nın 55/(1)-a-4 hükmü ile haksız rekabet hükümleri çerçevesinde yaptırımlara tabi olur. Bu çerçevede sunulan iş mahsulünün nihai müşteriye sunumu sırasında algılanmayan işletim sistemine dair teknik özelliklerin taklit edilmesi, TTK'nın 55/(1)-a-4 maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil eden bir fiil olarak nitelendirilemez. TTK'nın 55/(1)-a-4 maddesi gereğince yapılacak olan karşılaştırmada ürünün yahut faaliyetin benzerlik oluşturan yönlerinin yanı sıra rengi, boyutu, ambalajı, kompozisyonu, işleyişi, sunum tarzı gibi tüm özellikleri dikkate alınarak ürünler arasında karıştırılmaya neden olabilecek benzerliğin bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
10. Türk Ticaret Kanunu'nun 54/(1)-a-4 maddesinde düzenlenen haksız rekabet hâlinin uygulanabilmesinin koşullarından biri de "karıştırılmaya yola açan" fiillerin objektif olarak mevcut olması gerekir. Nitekim anılan hükme dair madde gerekçesinde bu husus "Karıştırılma nesnel değerlendirmeyi gerektirir." şeklinde ifade edilmekle anılan hüküm kapsamında ileri sürülen iddiaya dair yapılacak olan değerlendirmede "karıştırılma" hususunda hedef olan müşteri kitlesi nezdindeki izlenimlerin nazara alınması önem arz etmektedir. Bu kapsamda karıştırılmaya neden olacak fiillerin ilgili olduğu mallar, iş ürünleri, faaliyetleri yahut işlerin hedef kitlesi olan müşterilerin, taklit edilmiş ürün yahut iş mahsulleri karşısında aldanıp aldanmayacağının objektif olarak belirlenmesi gereklidir. Bu değerlendirme neticesinde karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerliğin hedef müşteri kitlesini yanıltacak düzeyde olduğunun belirlenmesi neticesinde bu fiil, TTK'nın 55/(1)-a-4 maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil eder nitelikte bir fiil olarak kabul edilebilecektir.
11. Önemle ve tekraren belirtilmelidir ki; bir fiil, TTK'nın 55 inci maddesinde örnekseme yoluyla-tâdadî olarak sayılan haksız rekabet hâllerinin belirlediği kapsam içerisinde bulunmasa dahi aynı Kanun'un 54/2 nci maddesinde belirtildiği üzere rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı nitelikte ise haksız rekabet olarak nitelendirilerek aynı Kanun'un devamındaki haksız rekabete dair hükümler çerçevesinde yaptırımlara tabi olacaktır.
12. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirketin iş sağlığı ve güvenliği alanında ve bilişim sektöründe faaliyet gösterdiği, bu kapsamda IRONIC isimli otomasyon sistemi/veri tabanı ile aynı çatı altında sunulan ISGPro isimli bilgisayar programı/yazılım paketini geliştirerek müşterilerinin kullanımına sunduğu, bilgisayar mühendisi olan davalının da davacı şirkette 23.08.2008 ilâ 15.11.2012 tarihleri arasında yazılım mühendisi olarak çalıştığı, davacının İSGPro projesinin geliştirilmesinde görev aldığı, davalının işten ayrılması sonrasında dava tarihi itibariyle çalıştığı HAG Technology isimli firmanın da davacı ile aynı alanda faaliyette bulunduğu, bu kapsamda davalının da yapımında görev aldığı EHSCore isimli bilgisayar programını geliştirip müşterilerinin kullanımına sunduğu anlaşılmaktadır.
13. Davalının geliştirdiği EHSCore isimli iş sağlığı ve güvenliği programının davacı tarafında üretilen İSGPro isimli programa TTK'nın 55/(1)-a-4 maddesi anlamında benzediğine dair iddia bakımından dosya arasına alınan ve iş güveliği uzmanı, elektronik bilgisayar mühendisi ile makine yüksek mühendisi bilirkişilerce hazırlanan 26.01.2018 tarihli raporda; davalının yazılımının tanıtımında kullanılan "Uygulama Modül" isimlerinin ve alt modül isimlerinin davacının programındakilerle aynı ve benzer olduğu, bu benzerliğin hayatın olağan akşına uygun olmadığı gibi tesadüf yahut rastlantı ile açıklanamayacak düzeyde ve nitelikte olduğu, aynı sektördeki diğer şirketlerde anılan modüllerin şirketlere özel olması gerektiği, programların çalışma mantıkları ve kullanıcı ara yüzlerinin benzer olduğu, davalının programındaki "Düzeltici ve Önleyici Faaliyet" (DÖF) ve kullanılan formlardaki ifadelerin davacının programı ile ayniyet taşıdığı, bu durumun tecrübe aktarımı ile akılda kalan bilgi kullanımı gibi gerekçelerle açıklanmasının mümkün olmayıp hayatın olağan akışına uygun olmadığı, DÖF modülünün sektördeki diğer programlarda da bulunmasına rağmen olağan olarak benzer ifadelerin bulunmadığı, davalının programının tanıtımındaki örnek formül olarak belirtilen "olasılık x şiddetin karesi" formülünün bilinen risk analiz yöntemlerinde kullanılan bir ifade olmadığı, "risk= olasılık x şiddet" formülünün farklı hâli olduğu, diğer benzer programlarda bulunmayan bu ifadenin davacının iddialarını destekler mahiyette olduğu, "Tanımlar" modülünün alt yapı tanımları ile kullanılmasının dinamik bir yapıda olduğu, değiştirilebilir nitelikte olup ilgili modülün isimlerinin aynı olması nazara alındığında davalının davacı nezdinde çalıştığı dönemde üzerinde çalıştığı davacı programının ana unsurlarını daha sonra yazıp pazarladığı programda kullanmış olabileceği, bu metodun davacı tarafından kullanıldığı ve sektördeki diğer benzer programlarda bu şekilde alt kategorilere ayrılarak yapılan bir kurgunun mevcut olmadığı belirtilmiştir.
14. Bilirkişilerce hazırlanan raporda mevcut olan ve yukarıda anılan tespitlerde, taraflara ait programların nihai müşterilere sergilenme ve müşteriler nezdinde algılanma biçimleri itibariyle benzer oldukları, bu benzerliklerin hayatın olağan akışına aykırı nitelikte ve anormal düzeyde olup benzerliğin davalının davacı nezdinde çalıştığı sırada ve mesleği itibariyle teknik anlamda sahip olduğu birikimin sonucu ortaya çıkan bir benzerlik olarak nitelendirilemeyeceği, aynı sektördeki ve aynı amaçla kullanılan dava dışı diğer firmalara ait programlar da nazara alınarak açıkça ifade edilmiştir. Bu bağlamda taraflara ait programlardaki bilirkişilerce ayniyet ve benzerliği tespit edilen unsurların bu programların hedef müşterilere arzı sırasında ve müşteriler nezdindeki dış görünümleri ve işleyiş sistemleri ile ilgili oldukları anlaşılmaktadır. Her ne kadar bilirkişi raporunda tarafların programlarının özünü oluşturan kodlamaların benzer olmadığı, davalının programı farklı bir kod mantığı ile tekrar yazdığı ve farklı programlama tekniği ile elde edildiği ifade edilmiş ise de; farklı olduğu belirtilen bu unsurların programların müşterilerine sunumu sırasında dışarından görülemeyecek yahut algılanmayacak nitelikteki iç işleyiş sistemlerindeki teknik detaylarla ilgili olduğu belirlenmiştir.
15. Bu itibarla davalının geliştirdiği bilgisayar programının, müşterilere sergilenme biçimi itibariyle işleyişi, genel algoritması, fikir ve akış diyagramları, arayüzler, kullanılan ifadeler, modüller ve alt modüller ile programda yer alan tanımlar ve başlıkların davacının programındakilerle hayatın olağan akışına uygun olamayacak ve sektördeki diğer programlarda var olmayan düzeyde benzer olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple davalının bu kapsamdaki fiilinin TTK'nın 55/(1)-a-4 maddesinde düzenlenen; başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak şeklindeki haksız rekabet hâli kapsamında olduğu söylenebilir.
16. Bunlar yanında davalıya ait internet sitesinde yer alan "Hakkımızda" bölümündeki "Ekibimiz geçmişteki Pfizer Türkiye, Abdi ... ve Thy gibi büyük şirketler ile yürütülen İSG Yazılımı Projelerindeki deneyimlerini DEBİS projesinde birleştirmiştir.’’şeklindeki ifadelerin haksız rekabet oluşturduğu iddiasına ilişkin olarak; anılan ifadeler davalının ekibinin davacının dava dışı şirketlerle gerçekleştirdiği iş sağlığı ve güvenliği projelerinin davalıya ait bağımsız faaliyetler olarak sunulmasına ilişkindir. Ancak davalının, dava dışı şirketlerle yürütülen iş sağlığı ve güvenliği yazılımı faaliyetlerine davacı şirkette sigortalı çalışan olduğu dönemde iştirak etmiş olup bu hâli ile davalının eyleminin davacı şirkete ait iş tecrübelerinin davalıya mal edilmesi sonucunu doğuracak niteliktedir. Zira anılan şirketler davacının müşterileri olup anılan davacı müşterilerine hizmet verildiği sıradaki çalışmalara davalının iştiraki söz konusudur. Bu sebeple davalıya ait internet sitesinde yer alan yukarıdaki ifadelerin rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı bir ticari uygulama olarak haksız rekabet teşkil ettiği kabul edilerek yapılacak değerlendirme sonrasında hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi zorunludur.
17. Hâl böyle olunca ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine gönderilmesine,08.02.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.